Mekan Algısı Nedir ?

Merhaba, mekan ve algı kavramlarının birbirleriyle ilişkisi üzerine bir yazı hazırlamak istedim hem kendime not olarak burada kalmasının hem de literatür taramaları yapmak için faydalı bir bilgi olabilmesi adına merak ettiğim, uğraş verdiğim konularda içerik üretmeye çalışıyorum.

 

İnsan içinde bulunduğu mekan ile sürekli bir etkileşim halinde olup içinde bulunduğu mekan ile duyular yoluyla iletişim kurar. Bu algılar bilgi ve tecrübelerden yararlanılarak yorumlanır. Algılamanın büyük bir kısmını görme duyusu kaynaklı görsel algı oluşturur. Biçim, renk, malzeme, doku ve ışık kavramları meyandaki görsel algıyı etkileyen tasarım öğeleridir. Görsel algılamanın dışında ‘boyutsal, ısısal ve işitsel’ algı çeşitleri de mekanı algılamamızda rol oynar.

Bir önceki yazımızda mekan nedir? Sorusunun cevabını vermiştik. Bu yüzden burada tekrar bir başlık ile açıklamak istemiyorum. Kısaca değinmek gerekirse; mekan ve yer, geniş manada insanı çevreden belli bir ölçüde ayıran, boşluk ve sınırları gözlemci(ler) tarafından algılanabilen uzay parçası diyebiliriz.

Daha detaylı açıklamalar için İç Mekan – Mobilya İlişkisi adlı yazıma göz atabilirsiniz. Devam edelim.

 

Algı Nedir ?

İnsan bir algı, biliş, davranış mekanizmasıdır. Algı, duyular yoluyla çevreden bilgi edinme eylemidir. Biliş, algılanan şeyin uyumlandırılıp kavranmasıdır. (Gözler,2009)

Algı yeri geldiğinde oluşabilen yeri geldiğinde ise oluşturulabilen bir kavramdır. Bunu daha detaylı irdeleyebiliriz ama öncelikle algılama nedir bir de ona bakalım.

Algılama; Duyular yoluyla bilgi ve tecrübelerin yorumlanma sürecidir.

  • Algı kişiden kişiye değişiklik gösterir.
  • Algı olgusunda hareket önemli rol oynar.

Bu sebepledir ki tükettiğimiz mekanları algılama durumumuz da kişiden kişiye değişiklik göstermektedir, gerek mimarın, tasarımcının dünyayı algılama biçimi ile üretim sürecini yönetmesi olsun gerekse son tüketicinin esere, mekana bakış açısı olsun fazlaca bilinmeyenli bir denklem içerisinde bulunmaya benzer. Bunun için de biraz mekan algısı nedir üzerine düşünelim.

 

Mekan Algısı Nedir ?

Bir mekan oluşturmak için her zaman kesin engellerle sınırlandırma gerekmez, bir mekanı hacimden ayıran en önemli fark aslında bu noktada ortaya çıkmaktadır. Mekanı oluşturan sınırlama hareketi önleyici olabileceği gibi yalnızca başka duyularla algılanabilecek şekilde de olabilir. Örneğin; zemin uygulamasında malzeme değişimi gibi.

Günümüzde bir çok restoran ve kafede bununla karşılaşmak mümkün, ziyaretçilerini ağırlayan bu mekanlar aslında ufak bir yönlendirme ile ziyaretçilerinin algısına dokunmak üzere üretilmişlerdir. Oturma, yeme içme alanlarının zeminleri ile sirkülasyon olarak bırakalan alanlardaki zemin malzeme geçişlerinde farklı renk, doku ya da malzeme değişimi ile ziyaretçilerinin mekan içerisinde rahatça hareket edebilmeleri ve mekanın sınırlarını daha kolay algılayabilmeleri amaçlanmıştır.

Önemli olan mekanın net ve net olmayan sınırlarının algılanabilir olmasıdır.

Mekan algısı psikolojisi temel olarak; kişinin mekan içerisinde veya çevresinde kısa veya uzun süreli deneyim kazanması ve bu doğrultuda mekanın hatırlanması ile ilgilidir. Bu deneyim hareket ve zaman kavramına bağlı olarak değişir ve gelişir. Aynı zamanda kişinin mekan içerisindeki konumunun mekandan ilişkileri çözümlemesi ile de bağlantılı olduğu gözlemlenmiştir.(Özen,2006)

 

İç Mekan Algısı

İç mekan algısı en temel yaklaşım ile, bakanın kendisi ile çevresinde gördüklerinin birbirlerine göre konumlarını algılaması olarak tanımlanabilir. İnsan içinde bulunduğu mekan ile sürekli etkileşim halindedir. Mekanın bünyesindeki fiziksel etkenler, kullanıcıları sürekli uyarır. Mekan; sınırları, yüzeyleri, formu, renkleri, dokusu, anlamı gibi özellikleriyle kavranmaya çalışılır.

Mekansal algı kavramına açıklık kazandırabilmek için tüm bu faktörlerin insan psikolojisi üzerindeki toplam etkisinin saptanması gerekir.

Bir mekanı oluşturan mobilya; aksesuar, zemin gibi tüm bileşenlerin görsel etkileri, onların tasarım ögeleri olan; nokta, çizgi, renk, form ve dokunun uyarıcı özelliklerinden etkilenerek, anlam yüklenmesi ile oluşur.

Form objenin aldığı biçimdir, farklı şekillerde olabilir. Örneklemek gerekirse;

Üçgenler ve diagoneller genellikle dinamizm ve hareketi temsil ederken dikdörtgen dinginliği çağrıştırır.

Farklı dokularla sıcak ya da soğuk mekanlar yaratılabilir.(Sıcak, parlak, mat, pürüzlü, pürüzsüz, dokular gibi.)

Renk ise mekan algısını en yüksek oranda etkileyen tasarım öğesidir. Kırmızı kullanarak enerji elde ederken yeşil ile huzuru yakalayabilirsiniz. Biraz daha detaylandıracağız ama önce görsel,işitsel ve ısısal algıya değinelim.

 

Görsel Algı

Açık renklerin, kullanıldıkları mekanı aydınlattığı koyu renklerin ise kabarttığı, anlaşılması güç hale getirdiği yapılan deneysel çalışmalar ile saptanmıştır. (Berberler,1985)

Bu sebeple algılama ne kadar beş duyu organımızla yapılsa da ilk olarak aklımıza gelen görme duyumuz üzerinden renkler oluyor. Mekan algımızda baskın olarak hissettiğimiz renkler, hissiyat olarak bizde enerji verici, huzurlu veya depresif mekan algısı uyandırabilmektedir. Bunun üzerine daha detaylı çalışma yaparak bir sonraki yazımda açıklamaya çalışacağım.

Isısal Algı

Bazı dokunsal özelliklerin mekanı bütün olarak algılanması sonucu daha sıcak veya daha soğuk bir etki uyandırdığı deneylerle saptanmıştır. Düz dokulu bir yüzey soğuk bir etki, pürüzlü dokulu yüzeyin ise sıcak bir etki yarattığı gözlemlenmiştir. (Porter,1979)

Bunu kendi coğrafyamızdaki taş evlerde de gözlemlememiz mümkün. Taşın irili ufaklı, büyüklü küçüklü, pürüzlü pürüzsüz yüzeylerini gözle görürken dokunarak hissedebildiğimiz gibi atmosfer olarak da kendimizi sıcak bir ortamda hissederiz. Aslında hissedilen rahat ve güvende oluşumuzdur.

İşitsel Algı

Yankı ve reverberasyon (yansıma) süresine göre çok farklı etkiler ortaya çıkmaktadır. Mekanın oluşumunda kullanılan malzemelerin, dokunsal, karakterinden kaynaklanan, farklı yutma niteliğine sahip olmaları, işitsel algılamayı etkileyen bir faktör olarak kullanılmalarına olanak verir.

Havada yayılan sesin önüne gelen engellerin, tıpkı ışıkta olduğu gibi, gölgeleri oluşur. Buna akustik gölge denir. Dış mekanda, özellikle trafik yolları ile gürültüden korunması gereken bölge arasına konulan engeller bu bölgeyi akustik gölge içinde bırakarak gürültüden korur.

Bazı fabrika ve atölyelerde de bu yöntem ile gürültüden korunmak amaçlanır ve uygulanır.

 

Toparlamak gerekirse mekanlar bir mimar ya da tasarımcının ürünüdür ve insanlar bu mekanlara maruz kalır.

Maruz kalmaktan kastım ise bilinçli ya da bilinçsiz insanlar mekanları tüketir. Bu sebeple bazı mekanları çok sever bazılarında huzursuz hissederiz. Mimarinin insan yaşantısına etkisinin bu denli büyük olduğunu kimi zaman göz ardı ediyoruz ama kaliteli, üzerine düşünülmüş ve hakkını veren tasarımların uygulanabildiği bir dünyada yaşamak hepimizin hakkı.

Bu yazımda maruz kaldığımız mekanların algımız üzerindeki etkilerine kısaca değinerek almış olduğum notları sizlerle paylaştım.

Bir sonraki yazımda algımızı etkileyen faktörleri dilim döndüğünce açıklamaya çalışacağım.

 

Aklımın akışı ve üzerine düşündüğüm konulardan notlarımı sizlerle paylaştım umarım sizler için de faydalı olmuştur.

 

Ben Oğulcan, bir başka yazıda görüşmek üzere 👋

 

 

 

#Mekan #Algı