İç Mekan – Mobilya İlişkisi

Merhaba, iç mekan kurgusunun mobilya ile ilişkisi üzerine bir yazı hazırlamak istedim hem kendime not olarak burada kalmasının hem de literatür taramaları yapmak için faydalı bir bilgi olabilmesi adına merak ettiğim, uğraş verdiğim konularda içerik üretmeye çalışıyorum.

 

Genel anlamda mekan, insanların içinde hareket edebileceği, eylemde bulunabileceği ya düzlem elemanlarının bir araya gelmesiyle ya da üç boyutlu kütlelerin şekillendirilmesinler elde edilen kavramsal bir oluşumdur.

Mobilya ise insanların temel fiziksel gereksinimlerini sosyal ve kültürel boyutları ile ele alarak, güvenli ve konforlu bir çözüm sunma amacıyla problemin giderilmesini sağlayan elemanlar ya da sistem(ler) bütünüdür.

Mobilya ve Mekan ilişkisi düşünüldüğünde mekanı anlamlandıran ve mekana kimlik kazandıran ana unsurlardan biri mobilyadır. Aksi halde mekan boş bir alandan öteye gidemez.

Özelllikle günümüz minimalist kurguda mobilyanın iç mekan için önemli bir yeri olduğunu görmekteyiz, bir eşya olmaktan öte mekanı kurgulayan sistemler olarak çalışmaktadır.

Nedir bu Minimalizm?

1960’larda ortaya çıkmış bir akım olmasına karşılık 1900’lü yıllarda modernizm döneminde yaşayan ressam Kazimir Malevich ve mimar Mies Vander Rohe çalışmaları minimalizmin ilk sinyallerini taşımaktadır.

Rohe’nin dikdörtgen prizmalara indirgendiği mimari formu malzemede çelik ve camla minimalize etmesi 1929’da Barcelona Dünya Fuarında Alman Pavyonu ile başlayıp anıtsal çelik cam gökdelenlere uzayan çizgide benimsedi Türkçe’siyle ‘Az Çoktur’ orijinal haliye ‘Less is more’ anlayışıdır.

Rohe’nin bu anlayışı minimal sanat kavramlarıyla birebir uymaktadır.

Minimalizm; bir tasarımı minimum sayıda renk, değer, biçim, çizgi, doku ve malzemeye indirgeyerek ifade etme olarak tanımlanabilir.

Mimari anlamda ise; gereksiz olan her şeyden arınarak, en az malzeme ile en yalın, en ekonomik ve en işlevsel sonuca gitmek olarak tanımlanabilir.

 

Mekan Nedir?

Bireyleri çevrelerinden belirli ölçüde ayıran ve istedikleri eylemlerde bulunabilmeleri için gerekli boşluk ve sınırları sağlayan uzay parçasına ‘mekan’ denir. Mekan olmaksızın bir mimari tasarımdan söz etmek mümkün değildir.

 

Mobilya Mekan İlişkisi

Mimari bir bütün olarak düşünüldüğünde bu bütünün en önemli parçalarından biri ‘İç mekan’ kavramıdır. İç mekan, yapı kabuğunun yüzeyleri ile sınırlanan boşluk olarak tanımlanabilir. En önemli öğelerinden biri mobilyadır. Kültürel yapının yapı taşlarından biri olan mobilya farklı kültür, işlev, ve zaman dilimlerinde toplumların yerleşik hayata geçmeleriyle birlikte barınma ve benzeri zaruri ihtiyaçları karşılamak amacıyla değil, sosyalleşmenin ortaya attığı bir olgu olarak karşımıza çıkar.

Kullanılan materyal doğasını kaybetmeden şekillenir ve insan elinin de etkisiyle esere nitelik kazandırır. Bu şekilde eserlere; sakin, agresif, hareketli, huzur verici, mütevazi bir duyu kazandırır.

Bu çizgileri yaşam tarzı, karakteristik özellikler, kültürel etkileşimler ve alışkanlıklar belirler. Bu noktada mobilya; toplumların kendi tarzını ifade ediş biçimi olarak yorumlanır.(bknz. İskandinav Tarzı)

İnsanoğlu geçmişine ait izleri o dönemin mimari çizgilerinde bulur.

Mimar tarafından tasarlanan mekanın ergonomik olabilmesi için tüm yapısal konforlar ile birlikte donatı – mekan ilişkisi iyi kurulmalıdır. Mekan kurgusu en nihayetinde son kullanıcı tarafından şekillendirilse de bilinmelidir ki, mekan ne kadar iyi tasarlanmış ve kurgulanmış ise son kullanıcıya o kadar az müdahale fırsatı bırakacaktır.

Ferahlık ve büyüklük aynı kavramlar değildir ve birbirine karıştırılmamalıdır. Boş bir mekan ferah olarak algılanamayabileceği gibi, bu kavramın hayata geçmesi ancak işlevin gerektirdiği mobilya düzeni ile sağlanacaktır. Bu sebeple büyük m2 sahip mekanlarda dahi zaman zaman sıkışmış hissederken küçük m2 sahip bir kahvecide daha ferah hissedebilirsiniz.

Mobilyaların hantal, yüksek ve koyu renkli olanlarına kıyasla, küçük boyutta hafif görünüşlü, yere yakın ve açık renkli olanları kapladıkları hacim ve ışık yansıtıcı özelliğinden dolayı daha ferah görüntüye sahip olacaktır.

 

Bir yapı için donatısı, penceresi, kapısı, doğraması, ne ise günümüzde geldiğimiz noktada mekan için mobilya aynı işleve sahiptir. Mobilya – mekan ilişkisinde; mobilya bulunulduğu mekanı tanımlayan ana öğedir. Salonu salon, mutfağı mutfak, banyoyu banyo yapan, mekana kimlik kazandıran ve isimlendirilmesindeki ana görevi üstlenen unsur mobilyadır.

(bknz. Yemek masası olmadan, yemek odası olabilir mi?)

Aklımın akışı ve üzerine düşündüğüm konulardan notlarımı sizlerle paylaştım umarım sizler için de faydalı olmuştur.

 

Ben Oğulcan, bir başka yazıda görüşmek üzere 👋

 

 

 

 

 

 

#Furniture #Interior #Interiordesign #Design #Minimalism